İnsanların Hıncını Aldığı Kişilere Söylenen “Şamar Oğlanı” Deyiminin Nereden Geldiğini Öğrenince Bir Daha Kullanmak İstemeyebilirsiniz

Posted by

Deyimin anlamı Türkiye’nin dışına, Avrupa’ya kadar uzanıyor. Üstelik üzerinden de asırlar geçmiş…

Bizim şamar oğlanı olarak bildiğimiz bu deyim, Avrupa’da “kırbaçlanan çocuk” olarak kullanılıyor. Böyle bir deyimin çıkmasında sebep ise biraz trajik.

Şamar oğlanı, başkalarının hatalarından dolayı cezalandırılan kişiler için kullanılıyor.

Edebiyatta ve tarihte sıkça rastlanan bu deyimin kullanılmasındaki sebep kraliyet ailelerinin çocuklarıyla ilgiliydi. Bu çocuklara dokunmak yasaktı, ceza vermek yasaktı. Bu yüzden onların işlediği bir suç için onların yerine tutulan bir ‘vekil’ cezalandırılıyordu. Kulağa ne kadar saçma geliyor değil mi?

Yüzyıllar önce Avrupa’da, kraliyet çocuklarına eğitim veren öğretmenler normal öğretmenlere göre biraz kısıtlıydı. Prenslerin ilahi haklara sahip olduğu düşünüldüğünden onlara dokunmaları da yasaktı.

Filozof Desiderius Erasmus, bu yasakları 16. yüzyıla ait Education of Christian Prince ve Declamatio de Pueris Statim ac Liberaliter Instituendis’te de belirtiyor.

Kırbaçlanan çocuk, yani şamar oğlanları da tam olarak bu sebepten ortaya çıkmıştı. Prens ne kadar hata yaparsa cezayı diğer çocuk çekiyordu. Peki bu gerçek miydi, yoksa bir iddiadan mı ibaret?

Bu deyimin ilk kullanımına 1605’te Samuel Rowley’in Beni Gördüğünde, Beni Tanırsın adlı oyununda rastlanıyor. Yine bir başka örnek de 18. yüzyılda Madame du Deffand, XV. Louis’in suçundan dolayı başka bir çocuğun cezalandırıldığını anlatmasıydı.

Bu deyimin en akılda kalan kullanımı ise The Fortunes of Nigel kitabındaydı.

Walter Scott kitapta bu deyimden şu cümlelerle bahsetmişti: “Kraliyet görevi uygun şekilde yerine getirilmediğinde kırbaçlayan çocuğa uyguladığı kırbaçlarla genç kralın ruhunu dehşete düşürdü.”

Daha bu gibi pek çok örnek edebiyat ve tarih kitaplarında yer alıyor. Ancak bunun sadece bir iddia olduğu düşünülüyor. Konuyla alakalı hem Türk tarihinde hem de Avrupa tarihinde birinci elden bir kanıt yer almıyor.

Kaynaklar: ati, Aspects of History

Deyimlerle ilgili diğer içeriklerimiz:

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir